13 Mart 2013 Çarşamba

Alaçatı

İstanbul'da havalar ufak ufak ısınmaya başladı

Bahar bir nebze de olsa kendini gösteriyor buralarda

Hayretle zaman, mevsimler ne kadar çabuk geçiyor izliyorum bende

.....

Uzun bir aradan sonra yazdığım için bazı postlar haliyle güncel olmayı veriyor

Daha geçen Eylül ayındaydı mesela...

Şu en sevdiğim ay işte

Ve biz evlilik yıldönümü için 2 günlüğüne Alaçatı'ya gitmiştik

....

Gittik ve Kumcuru Şevki'de en güzel kumruyu yedik



Milli Sörfçü Bora Kozanoğlu'nun  özenle hazırlattığı Butik Hotelinde kaldık..

Detaylara öyle hayran kaldım ki sizinde seveceğinizi düşünüp bir kaç resim ekledim.

Daha fazla bilgi için http://www.bhouse.com.tr/







Sonra Arnavut kaldırımı taşı ile kaplı dar sokaklarında ayaklarımız ağrıyana kadar gezip, restore edilmiş küçük otelleri ve duvarlarını süsleyen begonvillerin önünde bol bol poz verip, Alaçatıyı bir daha ki gidişimize kadar soluduk doya doya









Bu kısa tatilde de hayallerini gerçekleştiren ve Fotoğrafçılarına bu tarihi dokusu bozulmamış Alaçatı'da  gülümseyen 2 çift görüp huzurla İstanbul'a döndük :)










6 Mart 2013 Çarşamba

Şayşuti Sos'ta ne demek? Neyse ne! Maksat yemek yapabilmek, öyle değil mi?

"Yemek yapmaya bayılırım ve çok güzel yemek yaparım " gibi kendimi övebilecek cümleler kurmaya hakkım yok benim o yüzden bu yazı bu cümle ile başlamamalı..

Nasıl başlamalı?

Şöyle

"Yiğidi öldür hakkını yeme" :)

Neden mi?

Kendime kızmam için bir neden yok çünkü ben pek yemek yemeyi sevmem, hal böyleyken pekte yemek yapmayı sevdiğimde söylenemez

Lakin evlendikten sonra " hadi iş başına mutfak senin! " gibi bir misyon yüklenince bende başladım tarifleri toplamaya, anneme sormaya, mutfakta denemeler yapmaya ve sonrasında ufak ufak yemek kursu etkinliklerine katılma girişimlerine..

İlk girişimi iki hafta önce cumartesi gerçekleştirdim

Öğrendiğim şeyin ismi biraz ilginç olsada tadı eşimin tarifiyle " Hani böyle lüks restaurantlara gidersin ya ordaki yemekler gibi olmuş "

İşte o günün en keyif aldığım kısmıydı bu, kendimi bir anda Jamie Oliver felan hissettim :)

Hazır öyle hissetmişken şu tarifi burayada yazıp sizinle paylaşmak istedim

Şimdiden afiyet şeker olsun :)


MALZEMELER

1 Adet Tavuk gögüsü

Köz kırmızı biber

Labne Peyniri

Taze otlar ( Ispanak , Rosamary ( Biberiye) kesinlikle kullanılmalı ! )

Tuz , Karabiber , Sıvı yağ, Sarımsak

ŞAYŞUTİ SOS İÇİN

Közlenmiş kırmızı biber

Kurutulmuş domates

Yarım yemek kaşığı krema

2-3 yemek kaşığı domates sosu

İsteğe bağlı olarak baharat

YAPILIŞI

Tavuk gögüsünü ortadan düzgün bir şekilde bıçakla ikiye böl

Üstünü şeffaf jelatin ile ört ve tavuk gögüsünü sert bir cisimle eşit şekilde ezmeye başla

Ezdikten sonra göğüsün ön ve arka yüzüne zeytinyağını gezdirin.

Yarım diş sarımsağı göğüsün ön ve arka yüzüne sürün ve tuz karabiber serpin

Birazcık labne peyniri sürün  ve üzerine küçük küçük doğranmış köz biberi, ıspanak ( pişmemiş olsun)  ve biberiyeleri ekleyin

Ve daha sonra rulo şeklinde tavuğu kapatıp folyo ile kaplayıp saralım.

Önceden ısıtılmış 200 derece fırında 25-30 dk pişirelim. Daha sonra folyoyu açıp üst kısmının biraz daha kızarması için 5-10 dk bekletelim. Tavuğu çıkarıp servis tabağına aldıntan sonra folyo içine sızan yağı tekrar tavuk göğsünün üzerine dökün

Buarada tavaya sıvıyağ ve yarım diş sarımsağı küçük küçük doğrayıp kavuralım

Küp küp doğranmış kırmızı biberi ve kurutulmuş domatesleri ekleyip kavurmaya devam edelim

2-3 yemek kaşığı domates sosumuzu, yarım yemek kaşığı kremayı ve sosu hafif kıvamlı hale getirmek içinde 1-2 kaşık kaynamış su ekleyelim.

Fırından çıkardığınız Tavuğun üzerine Şayşuti sosunu ve yine enfes tada sahip birkaç biberiye dalını ekleyip servis yapabilirsiniz

Yemek kursunda tavuğun yanına Sebzeli Noodle da yaptık




27 Şubat 2013 Çarşamba

Kısa kısa notlarla Dubrovnik gezisi

Belli başlı destinasyonlar vardır sürekli gazetelerde internette tur şirketlerinin ilanlarında görürsünüz

" Vize YOK" diye bağırır ilan.. Fazlasıyla cezbeder sizi çünkü "Vize" yoktur. Konsoloslukla uğraşma derdi yoktur.. Evrak toplama sıkıntısı yoktur hatta gittiğiniz ülkenin gümrüğünde polisle gereksiz sorgu suale gerek yoktur..

Ve öyle bir yerdi işte Hırvatistan..

Lakin bu yıl nisan ayında Türk Vatandaşlarına vize uygulamaya başlayacaklarmış.

Kendileri bilir !!

Severim gezmeyi, yeni ülkeler görmeyi.. Daha liseyi bitirmişken başlamıştım yurtdışında yaşamaya... 4 yılımı memleketimden uzakta geçirmiştim... Tabi sonra üniversiteyi bitirir bitirmez dönmüştüm ülkeme.. Sonrası ise üstüme yapışan alışkanlık. Sürekli farklı yerlere gitme isteğim ve ben ve iş ve hayat...

Spontane yaşamayı severim..Plan yapamam çoğu zaman..Yapılcak mı? Hadi şimdi yapılsın ! Gidilcek mi? Hadi şimdi gidilsin! tarzı bir ruh var..Belki panik veya aceleci tavrımdandır bilinmez :)

Malumunuz düğün hazırlıkları, yeni evlilik sendromu derken işte o ruh 2012 yılının nisan ayında tekrar kendini gösterip Ekovip sitesinden bakılan " Dubrobnik-Mostar-Split " turun satın alınmasıyla beni kendime getirdi :)

Ohhh beee nihayet !!

Tur satın aldı. Zamanın gelmesi sabırsızlıkla beklendi,klasik valiz hazırlama telaşı yaşandı ve sonunda yola konuldu...

Pegasus havayolları ile uçuşumuz gerçekleşti. Genel olarak rahat ve sorunsuz bir uçak yolculuğu geçirdik.

Dip not : Pegasus'ta Yemek ve su ekstra satılmakta. 50 Kuruşluk su için 2 TL verebiliyorsunuz.!..

Dubrovnik havaalanına inerken rahatça gümrükten geçeceğinizi bilmek bile sizi rahatlatıyor.

Geleneksel kıyafetleri,ikramları ve güzel bir müzik karşılamasından sonra otele doğru yol almaya başlıyorsunuz

Konaklama 3 yıldızlı Adria Hotel'deydi. Kahvaltı,otel lobisi ve manzarası, yatakların rahatlığı ve temizliği gayet memnun ediciydi.

Gel gelelim bu yazının gayesine.

Belki gitmeye karar verirseniz eğer benden size tarihi bilgilerden uzak, ufak ufak notlarla ve resimlerle dolu bir yazı gelsin istedim

.......

* Dubrovnik'te surlar içinde Stari Grade  ( Eski şehir)'de Stradun caddesinde boylu boyunca yürüyün ve ara sokaklara dalın.







* Eğer havaların aşırı sıcak olmadığı bir günde gidiyorsanız surların üzerinde yürüyüşünüzü yapın ve sırtınızı masmavi denize dönün ve kameraya gülümseyin




* Old Town'da Franciscan Manastırını ziyaret edin, Avrupa'nın en eski eczanesine uğrayın ve manastırın avlusunda dinlenin ve bizim gibi sizde bir sürü resim çekin







* Old Town'da eski limanda yaklaşık bir saat süren bot turuna katılıp Dubrovnik ve Lokrum Adası kıyılarını gezebilirsiniz. Lokrum adasında denize girebilirsiniz.Şayet biz girmedik ama girenleri gördük.Hatta sanırım bazıları doğal bir halde girmeyi uygun görmüşlerdi :)



* Gundulicevo Meydanında kurulan küçük bir pazar var. Sebze meyve dışında çok güzel hediyelik eşyalar satılmakta. Ben evim için çok şirin bir lavanta kesesi aldım. Zaten pazarda bolca lavata kokuları ile dolu değişik keseler görebilirsiniz.Döndüğümde eşe dosta vermek içinde şekerli kavrulmuş badem ve meyve kuruları aldım. Nefisti !!





* İşte işin en lezzetli kısmı. Bol bol Pizza ve Makarna yiyin ve Ev yapımı kırmızı şarap için.. İtalya'da bile bu kadar lezzetli pizza ve makarna yemediğimizi söylemek istiyorum!

Hatta naçizane önerime kulak verin ve bu iki yerde mutlaka yemek yiyin.

Mea Culpa ve Spaghetteria Toni.

*  Özellikle Spaghetteria Toni 'de keyifli bir akşam yemeğini canlı klasik müzik yapan bir grup eşliğinde yiyip Dubrovnik'te olmanın keyfini yaşayabilirsiniz. Belki sizde Aşçı Toni ile tanışıp resim çektirebilirsiniz :) Hatta biraz daha abartıp grubun flüt solisti ile tanışıp albümünü alabilirsiniz :)




* Bir İtalyan dondurması kadar olmasada dondurmanın tadına bakabilirsiniz

* Old Town'un ara sokaklarında yürüyüş yapıp küçük butiklerde hediyelik eşya alabilirsiniz. Pazarlık yapmıyorlar hatta pazarlık yapmaya kalkıştığınızde size hemen Türk müsünüz diyorlar :) Siz yinede şansınızı deneyin.






* Dubrovnik gezimiz sırasında birde baktık şarkılar eşliğinde merdivenleri nedimeleri ile adım adım tırmanan bir gelin...Bizde çevredeki diğer turistlerle birlikte bu zarif gelini alkışlarla " Evet" demeye uğurladık :) Belki sizlerde beyazlar içinde bir gelin görüp o mutlu güne şahit olabilirsiniz



21 Şubat 2013 Perşembe

Kendi partimizi kendimiz yaparsak..

Eğer ailenizde ikiz çocuk varsa herşey çok eğlenceli oluyor..

Tabi bu söyleyen kişi benim, yani annesi değilim :)

Eminim hatta çok eminim ki ikiz evlat bakımı bir anne ve bir baba için çok zordur her yaşta ve her anda

Ama inanın biz teyzeleri olarak ( aslında ikizler kuzenimin cocukları ama teyzeleri kadar çok seviyor ve seviliyoruz) bizler çok keyifli vakit geçiriyoruz bu iki kuzuyla...

Şubat ayının ilk haftalarını bu iki dünya tatlısı ve akıllı ikizlerimizin doğumgünü organizasyona ayırdık..

Bu yılda anne babalarımızın yaşadığı bir zamanlar yani evlenmeden önce bizlerinde ikamet ettiği sitenin kapalı,etrafı camla çevreli yerinde kutlamaya karar verdik..

Ufaklıklar artık 4 yaşına giriyorlardı ve bu tarz organizasyonları hatırlayabilecek ve arkadaşları ile keyifli vakit geçirebilecekleri yaştalardı nihayetinde

Bu vesile ile bizde parti için tema belirledik ve kolları sıvadık :)

Temamız Dünyayı kurtaran süper kahramanlar Spiderman ve Süperman'di :)

Fakat bu sefer 4 yaşlarında iki minik afacanda can bulmuşlardı :)

Konsepti belirledikten sonra sırada temaya uygun tasarımları bulmaya geldi..

www.etsy.com bu aşamada en büyük yardımcımız oldu ve iki basılabilir tasarımları satın aldık.

Geriye tasarımları bastırıp, kesip, yapıştırıp, paketlemeye geldi..

Bütün kızlar iş çıkışı toplanıp hurraaa kendimizi kuzenin evine attık ve başladık kahkahalarla işe koyulmaya :)

Kırmızı ve Mavi balonları, arkadaşlarına dağıtacakları minik hediyeleri,pinyata ve annelere usta elleriyle hazırlayacakları yemek siparişini verdikten sonra herşey tamamdı :)

Harika bir gün geçirdik.. Teyzelerden biri Palyaço olmuş ve bize eğlenmek için bolca malzeme çıkmıştı daha ne isteyelim :)

Çocuklar mı?? Onlar da en az bizim kadar eğlendiler :)))

İyi ki doğmuşsunuz ve ailemize neşe katmışsınız. Sizi çok seviyorum...























20 Şubat 2013 Çarşamba

Başlığıda olmasın 1 yıldan sonra yazmaya karar vermişim okadar...

Blogu terkedeli neredeyse 1 yıl olucak

İnsan yazmaya yazmaya uzaklaşıyor, yazacak konu,nokta koyacak cümle hatta tek bir kelime bulamıyor..

Şöyle ki açtım baktım boş sayfaya dedim ki kendi kendime "Ne yazacaksın artık evlendin düğün hazırlıkları da bitti eee şimdi? "

" Boşver bulursun bulamazsan da yaz gitsin aklına gelenleri" dedim ve başladım özetlemeye kafamda

....

Gezdim gördüm kısmını anlatırım dedim. Tek tek detaylı postlarla

2012 yılı bütçesini çoğunu gezmeye ayırmışız okadar anlatmadan buraya kaydetmeden olmaz diye düşündüm :)

Kimisi ailece eş dost düğünü içindi,

Kimisi arkadaş ve kardeşlerle bayram tatili içindi,

Kimisi ise evlilik yıldönümü ya da doğumgünlerimiz içindi

Arada tabi ki çocukluğumdan kalan alışkanlık ama bu sefer kısa Ayvalık molaları oldu...



Old Town / Dubrovnik

Dubrovnik


Alaçatı 


Fontana di Trevi / Roma


Ve böylece magnet koleksiyonum çoğaldıkça çoğaldı...

.....

Ara ara gelen misafirler için bloglardan, sağdan soldan tarifler topladım en pratiğinden :)

Renkli masalar kurdum, çiçeklerle canlandırdım..

Artık çokta yeni evli sayılmam...

Olsun pratik tarifler buldukça buraya da eklerim :)






Daha sık ve daha çok görüşmek üzere ...